Depresyon belirtilerini birkaç başlıkta toplayarak başlayabiliriz. İlk başlık: Düşünce ve duygular. Üzüntülü, mutsuz ya da umutsuzluk hissetme, ağlama nöbetleri veya ağlamaklı olma hali, çaresizlik, değersizlik ve yetersizlik hissi, karar verme ve odaklanma güçlükleri bu başlıkta yer almaktadır.
Diğer bir alan ise aktiviteler ve kişisel ilişkilerimizdir. Bu alandaki belirtilere baktığımızda ise yaşamdan zevk alamama, aile ve arkadaşlara yönelik ilgi kaybı ve bu duruma eşlik eden onlarla daha az vakit geçirme hali, iş ve diğer aktivitelere yönelik ilgi kaybıyla bu aktivitelerden kaçınma durumu yer almaktadır.
Bir diğer alan fiziksel belirtilerdir. Depresif bozukluk yaşayan kişiler sıklıkla yorgun ve bitkin hissederler, uyku ve iştah problemleri yaşarlar. Uykuya dalmada güçlük ya da çok fazla uyuma, sabah çok erken uyanıp bir daha uykuya dalamama gibi durumlar yaşarlar. Bunlara paralel olarak artmış ya da azalmış iştah da görülen sık belirtiler arasındadır. Ayrıca cinsel istek kaybı da depresif bozuklukta oldukça yaygın görülmektedir.
Söz konusu belirtiler dışında diğer bir alan olarak intihar düşünceleri ve/veya girişimleri de görülmektedir.
Depresyon ile başa çıkma yöntemlerine baktığımızda ise karşımıza iki ana başlık çıkmaktadır. İlki eylemsizlik hali ikincisi ise irrasyonel (mantıkdışı) inançlardır.
Depresyon yaşayan kişiler eylemsizleşirler ve ilk vazgeçtikleri zorunlu olmadığı alanlarda yaptıkları eylemler olur. İlk başta spor yapmaktan, arkadaşlarıyla buluşmaktan ve hobilerinden vazgeçerler. Bu eylemsizlik hali hayattan zevk alamamayı daha da şiddetlendirir ve kişi daha da mutsuz hissetmeye başlar. Yani eylemsizlik, hayattan zevk alamama ve mutsuzluk kısır döngüsünün içine girmiş olurlar. Bu döngünün içindeyken kişilerin düşünme ve yargılama becerileri de olumsuz etkilenmektedir. Depresyon yaşayan kişi kendisi, diğerleri ve gelecek ile ilgili olumsuz inançlara sahip olmaya başlar.Zihinlerinde “Hiçbir şey düzelmeyecek” ve “Ben çok değersiz ve yetersizim” gibi düşünceler dolaşır. Bu işlevsiz ve gerçek dışı inançlar eylemsizlik halindeyken daha da fazla tekrar etmeye başlar. Kişinin daha da mutsuz, çaresiz ve umutsuz hissetmesine neden olur. Bu kısır döngüyü kırmak için kişilerin eski rutinlerindeki eylemlerine geri dönmeleri, düzenli egzersiz yapmaları, öz bakımlarına dikkat etmeleri oldukça etkili olmaktadır. Çünkü eylemsizliğe müdahale etmek yapılması gereken ilk şeydir. Fakat depresif bozukluk yaşayan kişiler zevk almadıkları için hiçbirini yapmayı tercih etmeyebilirler. Onlara bu konularda gerekli motivasyonun sağlanması gerekmektedir. Yakın çevresinin kişiye destek verirken yargılayıcı olmaktan uzak durması bu aşamada çok önemlidir çünkü depresyondaki kişi zaten yaşadığı olayları felaketleştirerek algılama eğilimindedir. Kişinin eylemsizlik düzeyi azaldıktan sonra bilişsel çerçevede işlevsiz ve gerçek dışı inançları ile çalışılmalıdır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi özellikle orta ve ağır düzeydeki depresif bozukluklarda genelde birlikte yürütülmektedir. Eğer desteğe ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız sizde Ankara Çayyolu bölgesinde bulunan psikoloji kliniğimize gelerek ya da telefonla bana ulaşarak bilgi alabilir, ücretsiz ön görüşme talep edebilirsiniz.